05 Haziran 2016

Kazanabil.com'dan Neden Ayrıldım!

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi

Kanuni Sultan Süleyman
Daha doğrusu neden ayrılmak zorunda kaldım :(


Yukarıdaki beyitten de anlaşılacağı üzerine her şey sağlıkla ilgili :(
Çalıştığım ofis açık sistem olarak düzenlenmiş ve benim masam maalesef cam ve kapı arasında, yani ceyran yapan bir yerde. Sağ tarafta ise merdivenlerden gelen soğuk hava dalgası mevcut. İlk işe başladığımda çok önemsemedim. İyi giyinirsem üşemem diye düşündüm ki iyi de giyindim. Ta ki klimalar açılana kadar. Tahmin edeceğiniz gibi klima da sağ tarafta ve 3 metre uzağımda sırtma vuran bir konumda. (3 metre yazıyorum ama ölçmedim tabiki ama 3 adımda oraya ulaşabiliyordum)

Aslında sadece 2 gün klima çalıştı. İlk gün (01.06.2016) 1 saat bile değil, 2. gün yaklaşık 3 saat filan. Ve işte her şey o zaman başladı. Böbreklerim hafif hafif nerede olduklarını bana hatırlatmaya başladılar. Ben de Selen Hanıma, takım sorumlumuz, yerimi değiştirin dedim. Daha öncede bu konuda konuşmuştuk ve bana "ben 5 yıldır burdayım Zaim Bey'in karşısındaki masayı istedim, vermediler. Sana da vermezler dedi. Ve bu tarzda konuşmaları daha önce de yapmıştık. 

3. gün hiç klima çalışmadı ama iki taraflı olarak cereyana maruz kaldım ve benim böbrekler zıplamaya başladı. Ve arkadaşlardan biri aynen yazıyorum "Ramazanlıkta hiç kusura bakma o klima çalışacak dedi. Ben de burada olduğum sürece çalışmayacak, hiç tartışmayalım dedim."11 gibi dayanamıyorum artık, gidiyorum ben dedim. Selen Hanım, yer mi değiştiriyorsun diye sordu. Yok, o kadar haddimi aşmam eve gitmek istiyorum dedim ve bilgisayarımı kapatıp çıktım.

4. gün cumartesi, Selen Hanım yok. Ama yerimin değişeceğini de düşünmüyorum. Genel müdür Musa Bey'e söyleyeyim, sonra Uğur Beye (patron) gideyim diye planladım. 

İş görüşmesinde Uğur Bey, bizden önce çantasını alıp giden personelden bahsetmişti. Siz de öyle yapmayın, en azından haber verin bana demişti. Tabii espirili bir dille :)

Uğur Bey, maaş zarfımı verince önce ona söyledim. Musa Beyle konuşacağım, eğer masamı değiştirmezse pazartesi gelmeyeceğim haberiniz olsun dedim. O da Musa Beyle konuşun zaten dün klima ile ilgili konuştuk dedi.

Sonra ben yerime oturdum. 1 saaat sonra cesaretimi toplayıp Musa Bey'in kapısını çaldım. Konuyu açtım. Dinledi.
Ve bana kaç yıldır çalıştığımı sordu: 2001'den beri dedim.

Beni hiyerarşi bilmemekle suçladı. Selen'e gittin, Uğur'a gittin... Abiye(Uğur Beyin babası), sonra da Merve'ye (Uğut Beyin kardeşi) mi gidecen dedi. Kapı kapı dolaşıp ortalık karıştırmakla da itham ederek konuyu başka bir boyuta taşıdı.

Yani Uğur Bey'e önce söylemem adamın gücüne gitmiş. Ben de yukarıda yazdıklarımı anlattım. Uğur Bey'e yer değişimi için değil, masa değişimi kabul edilmezse işi bırakacağımı söylemek için gitiim dedim. Beni yalan söylemekle itham etti. Telefon çaldığında bile yalan söylemekten kaçınıyorum ben, bunu kabul etmiyorum dedim.
36 yaşındayım ilk defa "yalan söylüyorsun" cümlesiyle itham ediliyorum. Gerekçesi de sıralamayı planladığım gibi yapmamam.

Ben de dedim Uğur Bey, daha güler yüzlü sizin gibi sert değil. Ona derdimi anlatabiliyorum ama sizinle konuşmak çok zor. Ayrıca masamı değiştirmesini de söylemedim. Sadece masam değişmezse ayrılacağım haberiniz olsun dedim.

Ayrıca onu işi bırakmakla tehdit ettiğimi de söyledi. Bırakkkk dedi. Bu kısım enteresandı benim için. Tehdit böyle ulu orta yapılmaz ki. Böbrekler ve iş aynı kefeye denk geldiğinde hangisi seçilmeli? Masayı değiştirmezse ne yapacağımı sanıyor acaba? Böbreklerim pahasına çalışacağımı mı zannediyor onu da anlamış değilim.
Velhasıl Musa Bey masa değişmeyecek, çalışırsan bu çalışmazsan sen bilirsin dedi. Bu arada çıkarken klima açılacak diyen kim sana dedi. Ben de söylemek istemiyorum. Kız haklı, benim kaprisim yüzünden neden sıcaktan yansın ki dedim. Bu kısmı da Uğur Bey' söylemiştim. Onu da aynen aktarmış!

Sonra zaten sabahtan topladığım eşyalarımı alıp çıktım.

Yani bir bakıma böbreklerimi tercih ettim. 

Bugün 5. gün ve hala sağ taraf ağrıyor. Umarım ciddi bir şey değildir.

Tarihe de not düştüm ki bir gün hatırlamam gerekirse buradan bakarım.

Bu arada Allah'a havale edilmesi gereken kişileri Allah'a havale ettim . O benim yerime intikamımı alacaktır. Amin.

Ve ilk cümlede olduğu gibi son cümleyi de Kanuni Sultan Süleyman'dan yazalım:

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder