Denizli - Pamukkale - Hierapolis - Laodikya - Kaplıca - Termal Otel - Karahayıt
Son birkaç yıldır böbreklerim bana nerede olduklarını hissettirmeye başladılar. Doktora gittim, filmi emarı tahlili derken çok önemli bir şey yok, böbreklerin gayet sağlıklı, reçetedeki ilaçları düzenli al, bol su iç bir de ayaklarını sıcak tut dedi. Allah için denileni yaptım, çok şükür böbreklerim yavaş yavaş tıpkı eskisi gibi sessizce işlerini yapmaya başladılar. Arada bir yine merhaba demek isteseler de su içip çorap giyince doktora gitmek zorunda kalmıyordum.
Ta ki geçen yılın sonlarına kadar..
Böbreklerim bana biz hala buradayız, özellikle sağdaki, biz sormasak hiç sormuyorsun mesajını ince bir sızı halinde gönderdi. Yine film, tahlih vb.. Yine aynı tavsiyeler...
Hastalık muhabbetleri yaparken daha doğrusu vasiyetimi açıklarken birisi; bol su iç, ayağını sıcak tut tavsiyesinin dışında termal suları denedin mi diye sordu. Ben de bir şimşek çaktı!
Hayır, tabiki denemedim, aklıma bile gelmedi :)
Hemen termal otelleri araştırmaya başladım. Ülkemiz deprem bölgesi olduğu için neredeyse ülkenin her bölgesinde termal otel var. Termal oteli seçerken benim için şehir önemliydi. Zaten vasiyetimi açıklamışım, o kadar da yol gidiyoruz bari gezilebilecek yerleri olsun istedim.
Pamukkaleyi görmediğim için Denizli'ye gitmeye karar verdim. Otelim, Karahayıt'ta idi. - ki sonradan öğrendiğime göre Termal otellerin hepsi bu bölgeye taşınmış.-
İlk gün Denizli merkeze göz attım, Horozla özçekimimi yaptım :)
Termal su tam bir hayal kırıklığıydı. Kalitesi için değil tabi, hayallerimdeki gibi değildi. Özellikle kokusu ve rengi. Tecrübeli misafirlere sorduk, sorun yok tüm termal havuzlar böyledir dediler. Çamur banyosu yapamadım, o üzücüydü. Ama sıcak suda kalmak çok dinlendirici ve zevkliydi.
Gelelim Pamukkaleye...
Pamukkale
Pamukkale
Pamukkale, UNESCO Dünya Miras Listesi'nde yer alan Hierapolis antik kentin içinde yer almaktadır. Hierapolis antik kenti beklediğimden çok büyüktü ve birden fazla kapısı vardı. Bizim girdiğimiz kapıda nekropol yani mezarlıklar vardı. Çok katlı, oda şeklinde mezarlar vardı. Tümülüs yani yığma toprak mezar da gördüm.
Nekropolden sonra ilk bizi tarihi hamam karşıladı. Salgın hastalıklardan korunmak için zamanında alınan bir önlemmiş. Ziyaretçi şehre girmeden önce hamamda yıkanır birkaç gün-hastalığın ortaya çıkma süresine göre sanırım- bekletilir, herhangi bir hastalık çıkmazsa şehre alınırmış. Sütunlarla kaplı yola çıkan bir kapıdan geçerek tarihi havuzun, çeşmenin ve antik tiyatronun bulunduğu bölüme ulaşıyorsunuz. Antik tiyatrodan tüm Hierapolisi kuş bakışı seyredebilirsiniz. Böyle iki cümle ile anlattığıma bakmayın, ciddi yürüme mesafeleri katederek bu yerleri geziyorsunuz.
Antik havuza giriş ücretli. Ayrıca antik kentin içindeki büfe fiyatları dolar ya da avro kuruna göre belirlenmiş. Su 3,5tl idi. Bu konuda ayrıca bir yazı yazacağım. Yine antik kentin içinde tekrar para ödeyerek müze geziyorsunuz. Detaylı bilgi için linki tıklayabilirsiniz.
Pamukkale Travertenleri
Pamukkale Travertenleri, jeolojik olaylar sonucu oluşmuş fay hatlarından gelen termal sıcak yeraltı sularından çıkan çözünmüş kireç taşlarının çökmesiyle oluşmuştur. Pamukkale Travertenleri, tamamen doğal yollarla oluşmuş olup şifa kaynağı olan 17 adet sıcak su alanı içermektedir. Özellikle romatizmaya iyi geldiği söylenmektedir.
Kleopatra antik termal havuz, 2 bin 500 yıllık olup yaz kış 36 derece su sıcaklığına sahiptir. Daha önce de belirttiğim gibi giriş ücretli ve gereksiz pahalı!
Laodikeia Antik Kenti
Laodikeia Antik Kenti, Denizli İli’nin 6 km. kuzeyinde yer almaktadır. Helenistik kent, M.Ö. 3. yy.’ın ortalarında Seleukos Kralı II. Antiokhos tarafından karısı Laodike adına kurulmuştur. Hıristiyanlığın ilk 7 kilisesinden birine sahip olan kent, Erken Bizans Dönemi’nde metropollük seviyesinde dini bir merkez haline gelmiştir. alıntı.
Gezinin sürprizi Laodikya Antik Kenti bizim için. Gitmişken onu da aradan çıkaralım dedik :)
Daha kazılar devam diyor ama ziyarete açık. Linkten detaylı bilgi alabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder