16 Aralık 2014

Şeb-i Arus Mevlanayı Anma Günü İstanbul 2014

Mevlâna (hicrî 672) miladî 17 Aralık 1273’de Pazar günü akşam üstü güneş gözden kaybolup, Konya ufuklarını kızıla boyarken bu âlemden can ve bekâ âlemine göç etmiştir. Mevlânâ ölümünü gerdek gecesi “Şeb-i Arûs” “Sevgiliye kavuşma” günü olarak kabullenmişti. Şeb-i Arûs, fedakârlıkla başlar, ölüm boyunca devam eder, öbür âleme kavuşmakla tamamlanır.

                                     

Ülkemizde de 17 Aralıkta Mevlanayı anmak için Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri düzenlenmektedir. Tabii Mevlana'nın yaşadığı şehir olan Konya'da yapılıyordu bu törenler. Son birkaç yıldır Şeb-i Arus Törenlerine katılmak için planlar yapıyordum ama bir türlü kısmet olmuyordu. Bu yılda -hep bahsediyorum- kardeşim özel bir üniversitede yüzde elli bursla mimarlık okumaya başlayınca hepten kaldı. Artık birçok gezi planını ölmezsem 4 sene sonra için yapmaya başladım. Neyse işte ben böyle para hesabı yaparkene Şeb-i Arus İstanbul'da diye bir yazıya rastladım nette. Bir baktım Konya ayağıma gelmiş :D Çok mutlu oldum :)






Şeb-i Arus törenleri bu yıl üçüncü olmak üzere 3 yıldır İstanbul'da da düzenleniyormuş. Konya'daki etkinliğin aynısı ayağım gelmiş oldu yani! Allah, baktı gidemiyorum Konya'yı bana yolladı :)



Gerçi şunuda hemen belirtmek isterim çok pahalı bir etkinlikti. En pahalı bilet 235 lira! Zaten bu paraya Konya'ya gider geliriz, en azından türbesini filan görmüş oluruz diye konuşmuşluğumuz bile var. Tabii biz en ucuz biletlerden aldık ki o da 30 lira. Bir de okuduğum kadarıyla etkinliğin geliri bağışlanacakmış. Fiyatlar biraz daha makul olsaydı da keşke biz fakirlerde sema törenini daha yakından izleseydik. Böylece iki taraftan da sevap kazanılmış olurdu zannımca!



Fotoğraflardan ve videodan da anlaşılacağı üzere bayağa bir yükseklerden seyrettik töreni. İtri'nin bestelediği salavatı hep beraber söyleyerek peygamber efendimize gönderdik. Fatihalar okuduk. Ayrıca sema töreni düşündüğümden çok daha uzun bir ritüelmiş onu da öğrenmiş oldum. Yani Sultanahmet'te yapılan 10 dakikalık semalar gibi değildi.



Yusuf Güney ilahiyi bence söyleyemedi zaten videolarda o yok. Mustafa Ceceli harikaydı. Alişan da öyle. Yavuz Bingöl şiiri maalesef Yılmaz Erdoğan kadar iyi söyleyemedi. Sami Özer'e bir şey söylemek haddim değil!



Cumhurbaşkanımızda törene katıldı. Protokol konuşmasını onun yapacağını hatta katılacağını bile bilmiyorduk. Sürpriz oldu bizim için. Ayrıca bir de protesto gösterisi yapıldı. Gerçi biz bile anlamadık ne olduğunu. Yavuz Bingöl giderken bir kadın sesi duyulur gibi oldu. Sonra koşuşan insanlar. Gazeteden öğrendik ne olduğunu!



Gelelim fotoğraflara!



ISO 3200de çekildiği için çok güzel bir şey çıkmadı. Bir de çok uzak olduğu için zoom yetmedi :( Videolarda berbat ama yine de yükledim. Alişan'da netlemeyi bile unutmuşum :)



Sema, işitmek, güzel ses ve şarkı dinlemek demek!

Bu kısım netten alınmıştır!


"Mevlana" denince ilk akla gelen, görselliği ve estetiği ile seyredenleri etkileyen bir ritüel olan sema gösterilerinde semazenlerin her hareketi ayrı bir anlam taşıyor. Sema ayininin icra edildiği "Semahane" denilen alanın şeklinden, semazenlerin üstüne oturdukları postlara, giydikleri her kıyafetten yaptıkları harekete kadar hepsinin farklı anlamları bulunuyor.



Bununla ilgili daha önceden paylaştığım yazıya şuradan ulaşabilirsiniz!



Kelime olarak "işitmek, güzel ses ve şarkı dinlemek" anlamlarına gelen sema, Hz. Mevlana'nın yaşadığı dönemden günümüze kadar Mevlevilerle özdeşleşen bir terim olarak literatürde yerini alıyor.



Genel olarak bir bütün şeklinde değerlendirilen sema ve musikisi, semazenlerin sağ ayak başparmağını sol ayak başparmağı üzerine koyarak (ayak mühürlemek) yarı secde eder gibi birbirleriyle selamlaşmalarıyla başlıyor. 4 bölümlük sema, sonunda okunan Kur'an-ı Kerim ve dua ile farklı anlamlar içeriyor. Bu bölümlerin



ilki, musikisiz olarak Hz. Muhammed'i öven şiirler (Nat-ı Şerif) ile başlıyor.



İkinci bölümde gerçekleştirilen ney taksimi ise ilahi nefesi temsil ediyor.



Üçüncü bölümde, ilk iki bölümü huşu ile oturarak dinleyen, Mevlana'yı temsil eden şeyh (postnişin), semazenbaşı ve semazenler ayağa kalkarak dairesel döngüyle (Devr-i Veledi), Hz. Mevlana’yı veya bazı bilim adamlarınca Hz. Muhammed'i temsil ettiğine inanılan kırmızı postun önünde üç tur birbirleriyle selamlaşıyor.



Kendi içerisinde 4 selamı barındıran son bölümde ise semazenler kısa aralıklarla semaya kalkıyor. Bu semaya kalkışların ilki; "Allah'ın yüceliği" kavranarak kulluğun acziyetinin daha iyi anlaşılması, ikincisi; Allah'ın yarattıklarının muhasebesinin yapılıp onun büyüklüğünün idrak edilmesi, üçüncüsü de aşk ateşiyle benliğini yakıp bütün uzuvlarında Allah'ın hissedilmesi anlamını taşıyor. Semazenlerin bedeni ile dönerken kalbi ve dili ile de Allah'ı zikrettiği (Zikr-i Celal) sırada, semazen başının semazenlerin aralarında gezinmesi de mesafenin korunması konusunda onlara yardımcı olması anlamına geliyor.



Daha sonra şeyhin kırmızı postun ucunda ayakta durarak dualar okumasıyla semanın dördüncü selamı sona eriyor. Tören, semazenlerin yerlerine oturmasının ardından Kur'an-ı Kerim'den bir ayet okunması ve postnişinin duasıyla son buluyor.

 











 



Şeb-i Arus Mevlanayı Anma Günü İstanbul 2014Şeb-i Arus Mevlanayı Anma Günü İstanbul 2014Şeb-i Arus Mevlanayı Anma Günü İstanbul 2014

Şeb-i Arus Mevlanayı Anma Günü İstanbul 2014



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder