2011 yılında KPSS'ye çalışıp memur olmak için özel sektöre ara vermiştim. #İİBF mezunu olduğum için yeterli atama olmayınca maalesef 2012 puanımla atanamadım. İki yıl bekledim olmadı bari 2014 sınavına da hazırlanayım dedim. Bu sefer de atanma umudu olacak bir puan alamadım :(
Velhasıl kamuya geçmek başka bahara kaldı. Puanımı öğrenir öğrenmez hemen özel sektörde iş arayışlarına başladım. Kariyer sitelerindeki CVimi güncelledim. Uygun olan iş alanalarına başvurular yaptım. Gelen tekliflerden birini kabul ettim ve çalışmaya başladım.
Kış mevsiminin başladığı bu güne yani 21 Aralık'a, kışa özel Kore etkinliği ile başlayalım dedik. İnanır mısınız duyar duymaz hemen mail atıp işi garantiledim, sanki mail atmazsam almayacaklar gibi :D Ayrıca benim küçük yeğen tutturdu ben de geleceğim diye. Abimi ve abisini de alarak düştük yollara...
Mevlâna (hicrî 672) miladî 17 Aralık 1273’de Pazar günü akşam üstü güneş gözden kaybolup, Konya ufuklarını kızıla boyarken bu âlemden can ve bekâ âlemine göç etmiştir. Mevlânâ ölümünü gerdek gecesi “Şeb-i Arûs” “Sevgiliye kavuşma” günü olarak kabullenmişti. Şeb-i Arûs, fedakârlıkla başlar, ölüm boyunca devam eder, öbür âleme kavuşmakla tamamlanır.
Malumunuz yeğenim hastaydı ham dolsun* şimdi çok daha iyi. Hala tetkikler devam ediyor ama sağlığı çok şükür* iyi. Herkese Allah sağlık, sıhhat nasip etsin diyerek konuya geçiyorum.
Bu ay ısrarla Teknosa beni aradı. Ben de 18.30'dan sonra arayın deyip iptal ettim durdum. Sonunda yeğenimin de iyileşmiş olmasının verdiği mutlulukla bu sefer arayan görevliye müsaitim buyurun sizi dinliyorum dedim. Meğer mevzu keyfi para sistemi imiş. Her ay 20 lira verecekmişim onlarda bana sosyal aktiviteler de yüzde 30 varan indirimler sağlayacakmış.
Zaten meteliğe kurşun attığım bir dönem olduğu için 20 lirayı duyunca hiç boşuna yorulmayın dedim, istemiyorum. Sağ olsun görevli arkadaş da ısrarla tanıtmak isteyince çaresiz muhabbete başladık.
Sinemaya gidiyor musunuz dedi. Ben de sınırsız internetim var, netten seyrediyorum dedim. Hemen kamu spotu mahiyetinde korsana hayır dedik! Ama şunu da eklemeden geçmeyeceğim: o zaman sinema biletlerini ucuz yapın abi. İki kişi gitsek, 20 liradan 40 lira biletler; mısır filan 40 lira; ulaşım filan derken gitti mi 150 lira... Aldığımız maaş ne ki! Neyse...
Baktı buradan olmuyor, İstanbul'da en çok hangi semte gidiyorsunuz dedi. Ben de Sultanahmet, tek geçerim dedim. Hemen saymaya başladı anlaşmalı firmaları. Ben de Seven Hill var mı diye sordum? Öyle bir yer gözükmüyor da orası kıyafet satan bir yer değil miydi dedi. Ben de ilk duyduğumda aynı tepkiyi vermiştim ama değil dedim. Merak ettim bu Seven Hill nasıl bir yer dedi. Ben de dedim muhteşem Ayasofya ve Sultanahmet manzarasına sahip süper bir mekan, tavsiye ederim dedim. O da ilk fırsatta gideceğini söyledi ve vedalaştık.
Eeeeee sadede gel diyenler için söylüyorum. Bu konuşmadan sonra bayağıdır Sultanahmet'e gitmediğimi fark ettim ve hemen arkadaşları ayarlayıp gittik. Gitmişken de birkaç fotoğraf çektim. Özlemişim ya, Allah ayırmasın :)
Tam günlük havasında bir yazı oldu, selametle :D
Seven Hill Panaromik
*Hamdolsun: Sıkıntı durumlarda kullanmak gerekiyormuş.
* Şükür etmek: İyi durumlarda artması için kullanılıyormuş .
Nereden çıktı tasarım, bienal filan demeyin? Benim kardeş bu yıl
mimarlık okumaya başladı. Eko tasarım filan.. Ben de kronik açlık için çekirge yemeği öneren
projeyi bir göreyim dedim. Pazar sabahı düştük yollara. Benim gibi
sanat özürlü biri için enteresan bir deneyimdi.
Tasarımcıların manifestolarını okuyacağım diye bayağa çabaladım kendi çapımda :D Okuyan herkesin affına sığınarak da bazı şeyleri de anlamadım :( Soracak kişi de bulamayınca bakıp geçtim. Şu yazıyı oluştururken dikkatimi çeken şeyleri ekledim. Farklı fotoğraflar çekmeye çalıştım. Yani bienalin onda biri bile değil şu paylaştıklarım.
Grafiti, çoğunlukla kamusal bir alanda yer alan bir duvar ya da yüzeye çizilmiş, kazınmış veya püskürtülmüş yazı ve çizimlerdir. Kelime, Yunanca "graphein" kelimesinden gelmiş ve İtalyanca "sgraffio" kelimesinden türemiştir. İlk çağlardan beri bir durumu resmetme, tanımlama ya da dikkat çekme yöntemlerinden birisidir. Vikipedi
15 A KAVACIK-ANADOLU KAVAĞI hattı iett otobüsü ile de ulaşabilirsiniz.
VAPUR SAATLERİ
Türkiye
Denizcilik İşletmeleri'nin Eminönü-Kavaklar özel seferleri var. Gemiler
Eminönü'nden 10.35, 12.00 ve 13.35'te kalkıyor. Kavaklar'dan dönüş
15.00, 16.15 ve 17.00'de. Anadolu Kavağı'ndan 17.00'de kalkan geminin
saati, sadece tatil günleri 19.00 olarak değişiyor.
Sarıyer-Anadolu Kavağı, Sarıyer-Poyrazköy arasında sık sık sefer yapılıyor.
Moda,
Kadıköy, Anadolu Kavağı, Poyrazköy hattında cumartesi, pazar ve bayram
günleri gezi seferleri var. Moda'dan 10.10'da kalkan gemi, 10.30'da
Kadıköy, 10.50'de Üsküdar, 11.00'de Ortaköy, 11.30'da Sarıyer, 11.45'te
Anadolu Kavağı'na uğrayıp 12.10'da Poyrazköy'e varıyor. Gemi
Poyrazköy'den 17.30'da geri dönüyor.
Özel Araba ile Ulaşım:
TEM'den Beykoz-Kavacık sapağından girip Yeni Yoldan 15 dk sonra Anadolu Kavağına varabilirsiniz veya
Üsküdar sapağından çıkış yapılıp sahilden Beylerbeyi, Kanlıca, Beykoz yollarını takip edip ulaşabilirsiniz.
İstanbul pahalı bir şehir :(
Sosyal hayatınızın olmasını istiyorsanız bunun için ayrı bir bütçe oluşturmanız gerekir. Hele evli ve çocuklu iseniz masraf çarpı kişi sayısı olarak artar. Çok iç karartıcı bir giriş oldu farkındayım ama maalesef durum bu :(
Peki evde mi oturacağız?????
Tabiki hayır!
İstanbul'un büyük, kocaman bir metropol olmasından faydalanarak ücretsiz yapılan etkinlikleri, ücretsiz girilen ören yerlerini takip edeceğiz.
Ne planlar yaptım!
Pazar günkü İstanbul Maratonuna katılacak ve en güzel anları ölümsüzleştirecektim.
Olmadı :(
B planı olarak Topkapı Türk Dünyasına gitmeye karar vedik.
Olmadı :(
Hafta sonunu dış görünüşü mükemmel ama içinde hizmetin H si olmayan bir hastanede geçirdim. Yeğenim cumartesi gecesi aniden rahatsızlandı ve en yakın hastaneye gittik. Zor bir haftasonuydu ve her şeye rağmen yeğenim rahat nefes alıyor. Çok şükür!
Gittiğimiz hastanenin bize yaşattıkları ise dayanılmazdı. Şuan devlete geçtik ve içim çok rahat. En azından yeğenim para uğruna saçma sapan testlere tabi tutulmayacak. Bize zor günler yaşatan Medipolü ve içindekileri de Allah'a havale ediyorum. İnsanları para olarak gören sağlık sistemini kınıyorum. Allah kimseyi hasta etmesin, ederse de Medipol Hastanesine düşürmesin. Amin
Bu arada okuyan var mı bilmiyorum ama yeğenime de dua edin hayranıza. Adı Ömer Habib. Tez vakitte iyileşsin :(
Uzakdoğu hayranlığımda ilk göz ağrımın Japonya olduğu doğrudur.
Malumunuz tvde seyrettiğimiz tüm animeler pardon çizgi filmler
Japonya'da geçer. Küçükken hep Japonya'ya gideceğim ve animelerin
değişmez manzarası Fuji Dağı'nı göreceğim derdim. Türkçe seslendirme
olarak seyretttiğimiz çizgi filmlerin evimize internetin gelmesiyle
manga olduklarını öğrendim. Mangaların yani bir nevi Japon çizgi
romanların, film haline getirilmesine de anime deniyormuş. Hatta
seyrettiğiniz birçok dizi, film bir mangadan alıntı olabilir :)
Youtube'dan ücretsiz fon müziği indirebileceğinizi biliyor musunuz?
Cevabınız evet ise bu yazının konusuna vakıfsınız demektir. Sayfayı nasıl kapatacağınızı eminim biliyorsunuzdur :)
Cevabınız hayır ise bu yazı tam size göre okumaya devam ediniz :)
Youtube'a malumunuz kendinize ait videoları ya da müzikleri yükleyebiliyorsunuz. Eğer video sizin değilse ya da eklediğiniz müzik sizin değilse lisans sorununu gündeme getiriyordu. Youtube ya videonuzu kaldırıyor ya da üçüncü kişilerin lisans hakkı adı altında uyarı veriyordu.
İşte youtube, benim gibi oluşturduğu videolara müzik koymak isteyenler için "Müzik Kitaplığı" oluşturmuş. Bu kütüphanede ücretsiz fon müzikleri bulabilirsiniz. Benim gibi ücretsiz fon müziği bulamayanlar için bulunmaz bir nimet olan bu özellik 2013'ten beri varmış :( Ben öğreneli daha bir ay olmadı. İnanıyorum youtube'a video yükleyen birçok kişi için çok sevindirici bir haber. Yapanın ellerine sağlık :)
Öne Çıkanlar, Tür, Ruh Hali, Enstruman ve Süre gibi ana kategoriler altında bir çok müzik türüne ulaşabiliyorsunuz.
Müzikleri kolayca dinleyebiliyor, favorilerinize ekleyeyebiliyor ve 320 Kpbs mp3 formatında indirebiliyorsunuz.
Not: Bu yazıyı oluştururken http://www.youtubevideoindir.org/ sitesini de görmüş oldum. Malum herkesin bildiği yol en kısadır. :D
İncelediğim kadarıyla bu site de keepvid mantığıyla çlışıyor.
4- Bir sürü indirme seçenekleri geldiğini görüyorsunuz. Ben yine mp3 seçiyorum. Çünkü fon müziği için indirme yapıyorum. Eğer videoda izleyeceğiniz bir şey varsa mp4 şeklinde indirmelisiniz.
5- İndirme türünü tıklayınca aşağıdaki pencere açılacak.
Siteye özel flash uygulamasını indirmek istiyor musunuz? diye soruyor.
Aşağıdaki gibi yapıyoruz.
6- Mp3 için 2 tercih veriyor. Biz convert to mp3 yani mp3 çevire basıyoruz.
7-Kaydet penceresi geliyor ve kaydete basıyoruz.
Not: Bir sonraki konumuz youtube uygun fon müzikleri nereden buluruz?:)
2- Ben korece doğum günü şarkısını indirmek istiyorum :)
Adresteki yotube yazısının ÖNÜNE ss yazın!
Ve onaylayın yani entere basın :)
https://www.ssyoutube.com/watch?v=2g-ZhfUTgxU
3- Yeni bir sayfa açılacacak! İndireceğiniz videonun linki otomatik olarak gelecek. Doğru videoysa İNDİR'in altındaki indirme seçeneklerinden birine basıyoruz.
*Sema Nedir?
TDK tanımına göre; Mevlevi dervişlerinin ney, nısfiye vb. çalgılar eşliğinde, kollarını iki yana açıp dönerek yaptıkları ayin.
Peki biz bu ritüel hakkında ne biliyoruz. Maalessef hiçbir şey. Sultanahmet'te nerdeyse her kafede sema gösterisi var. Ve turistler tarafından çok ilgi çekici bulunuyor. Ama maalesef onlar da bizim gibi Sema hakkında bir şeyler bilmiyorlar. Çünkü biz onlara anlatmıyoruz. Gerçi biz de bilmiyoruz ki... Ne anlatalım.
Sultanahmette tanıştığım Koreli bir turist: voovv bu nedir diye sordu. Ben de tarzanca İngilizce ile dini bir ritüel dedim. O da beden diliyle dans ediyor dinle ne alaka demeye çalıştı. Ben de ona yarı beden dili yarı tarzanca İngilizce ile aşağıdaki yazanların bazılarını anlattım. Ve çok şaşırdılar ve çok mantıklı buldular semazenin hareketlerini. Sadece ellerin ne anlama geldiğini ve sema hareketinin anlamını anlatmam yetti. Velhasıl bazı şeyleri anlatmakla yükümlü olduğumuzu düşüyorum. Dil bilenlere sesleniyorum. Lütfen biraz cömert olun ve kültürümüzü anlatın.
Mesajımı verdikten sonra videomu da paylaşarak huzurlarınızdan ayrılıyorum :)
*Semazenin üstündeki beyaz kıyafete ” Tennure” denir. Kefeni simgeler.
Başındaki sarık “Sikke” dir. Mezar taşını simgeler.
Bunların hepsi size ölümü anlatabilir. Ancak Sema ölümü değil yaşamı, tekrar doğmayı anlatır.
Sûretler aleminden, hâkikat alemine geçmeyi anlatır.
Sema için meydana çıkan Semazenlerin üzerinde siyah bir hırka olur. Hırkanın anlamı mezardır. Bunu çıkartıp başlarlar.
Yani yeniden doğuş.
Sema yapılmasının amacı, İnsan-ı Kâmil olmaktır: Anlamı “hakka ulaşmış insan” demektir.
Sema yaparken 4 kere selam verilir. Bu İnsan-ı Kâmil olma yolundaki 4 mertebeyi, kapıyı temsil eder. Bunlar:
1-Şeriat
2- Tarikat
3-Marifet
4-Hakikat kapısı.
Bu dört kapıdan geçmeden kâmil insan olunmaz.
Semazenlerin sağ eli göğe, sol eli yere bakar. Bunun anlamı sağ eli Hak ‘tan alır, yere dönük sol elle halka verir.
1- Gazetelerde, tvlerde, sosyal medyada bugün asla es geçilmez.
2- Yaşınızı saklamak gibi bir lüksünüz yoktur. Zira tüm yazılı ve görsel basın bangır bangır 12 Eylülün 34. yılı der. (2014 yılı olduğu için 34. yılı...)
3- Yeni öğrenenler tam da günün de doğmuşsun haaa derler...
4- Üzücü günleri hatırlattığı için bugün benim doğum günüm diyemezsiniz. Çünkü her ailede uzaktan yakından bir 12 Eylül mağduru vardır.
5- Kutlamıyorsun dime, bence kutlama diyenleri de gördüm.
6- 30. yılında yapılan referandumla belki bir şeyler değişir dedim ama düzeltme yapılsa bile geçmişteki acıları etkilemediğini anladım :(
Ama her şeye rağmen tebrikler ve hediyeler aldım. Çok şükür :)
Her şey arkadaşımın sana bir Afyon ısmarlayayım mı demesiyle başladı. Ben de???? nasıl yani, Afyon derken dememe kalmadan derneğimizin Afyon'a 30 ağustos münasebetiyle gezisi var. Siz de gelir misiniz demesiyle açıklığa kavuştu. :) Böylece 30 Ağustos Zafer Bayramında Afyon yollarına düştük. Şehitlerimizi anmak ve onlara
şükranlarımızı sunmak için. Her gezi de olduğu gibi bu gezide de her şey
birden bire oldu yani :)
Lösevin facebook sayfasında görmüş ve çok beğenmiştim.
Organik ve doğal ürünlerin yanında annelerin hazırladığı bir sürü ürün çeşidi var. Destek amaçlı satın alabileceğiniz üründen tutunda nikah şekerine kadar her şeyi bulabilirsiniz.
Galata Kulesi, İstanbul'un Galata semtinde bulunan bir kule. 528 yılında inşa edilen yapı, şehrin önemli sembolleri arasındadır. İstanbul Boğazı ve Haliç, kuleden panoramik olarak izlenebilmektedir. UNESCO, 2013'te kuleyi Dünya Mirası Geçici Listesi'ne dahil etti. Vikipedi Eminönü'ne gidenler bilir gerçi gitmeseler bile fotoğraflardan eminim ki bilirler, Galata Kulesi Eminönü'nün süsü martıların değişmez eğlencesidir. Galata Kulesiz bir Eminönü fotoğrafı biraz eksiktir. Tabi bu naçizane benim kanaatim. Kendileri öyle güzel öyle ihtişamlıdır ki gece ayrı güzel, gündüz ayrı güzeldir. Her gittiğimde tam karşısına geçer öyle izlerim. Bazen Galata Köprüsü'nden, bazen tarihi balıkçıların oradan, bazen Mısır Çarşısı'ndan... Bazen de aynı yüksekliğe yakın binaların birinden...
Haftasonu tatili için kuzenlerle düştük Yalova yollarına. İDO ile giderseniz 20+ tl. Erken rezervasyon yaptırırsanız 6 tlye bile gidebilirsiniz. Bizim seyahat planı her zamanki gibi haydi gidiyoruz tarzında geliştiği için ulaşıma çok para verdik. Gerçi devamlı giden bir abla sayesinde Eminönü-Esenköy seferlerini keşfettik de biraz daha ucuza gittik. Eminönü-Üsküdar vapurlarının yanında gişesi.Tam 15tl, öğrenci 12tl. Tarife için googleye bakmak lazım yine de.
Perşembe sabahı ilk araç olan 08:45 vapuruna bindik. Feribot da olabilir, idare edin artık :) Orada neden daha ucuz olduğunu da öğrendik. İDO, 45 - 60 dakikada giderken bizim bindiğimiz yaklaşık 120 dakikada gidiyormuş, artık muş değil gitti yazmalıyım. Bayram tatili zamanı olduğu için konaklayacak yerlerin fiyatları da çoşmuştu. Normalde 50 - 60tl olan yerler, 150 - 200 tlye çıkmış. Allah'tan daha önce bahsettiğim abla bu konuda da yardımcı oldu bize :)
Esenköy'de sadece kadınlara ait bir sürü plaj var. Grupta kapalı hatun sayısı çok olunca ve sponsorumuzun da kapalı olması sebebiyle biz de bu tatil beldesini ve bu plajları tercih ettik. Özel olduğu için doğal olarak da ücretli. Diğer insanların yani erkeklerin görmemesi içinde merkezden uzakta yani arabayla gidiliyor. Gidiş - dönüş, plaja giriş ve şemsiye 4er tl; şelzong da 3tl toplam da 15tl sabit masraf var. Özgürlüğü satın almak dedikleri bu olsa gerek. Yeme içmeyi saymıyorum bile! Ayrıca kadınlar plajında fotoğraf ve video çekmek yasaktı. Sebep malum hatunlar kapalı. Kına gecelerinde bizde erkek olmaz hala da devam eder bu gelenek. Doğal olarak da kadınlar istedikleri gibi giyinir yani tesettüre uymazlar. Bu plajlarda kına gecesi kıvamındaydı. Son dönemin popüler dansı penguen dansı bile vardı :) Enteresan bir deneyimdi. Sabah ve akşam tesettür modasının şık kıyafetleri, aradaki zamanlarda mayo - bikini 2014 kreasyonu...
Kum, deniz, güneş üçlemesinde kum yok burada. İki farklı plaja gittik ve diğerlerini de bilenlere sorduk. Kadınlara ait plajlarda kum olan yokmuş. Halka açık yerlerde yani merkezde kum var, geçerken gördük. Plajlara gelince reklama girer mi bilmiyorum ama biz Reis Aile Plajını çok sevdik. Korunun içinde çok güzel bir yere kurulmuş. Sanırım en eskilerden biriymiş.
Gelelim fotoğraflara... Şunu belirtmek isterim kum, deniz, güneş üçlemesi yapıp bol bol güneşlenmeyi düşündüğüm için profesyonel makinemi götürmedim. İyiki de götürmemişim boşu boşuna ağırlık yapacaktı bana. Neden mi? S3le bile fotoğraf çekmeye fırsatım olmadı diyebilirim. İnstagrama attığım bir ikivideo dışında da pek bir şey yok. Kum olmaması dışında güzel yer, gidilebilir.
Kadınlar plajı nerede var diye arayanlar için güzel bir alternatif...
Yıllar
yıllar önceydi ve yine bir Ramazan zamanıydı. Sanırım yılbaşı ve Ramazan'ın
denk geldiği yıldı. Arap asıllı diye hatırlıyorum bir köşe yazarının Ramazan yazısının Türkçe çevirisini okumuştum.
Yazıda
önce Noel'in içinin boşaltılıp hediyeye indirgendiğinden bahsedip bizim
çadıra* indirgediğimiz Ramazan'lara sözü getirmişti. Özetle, dini
ritüellerin kapitalizmin para harcatma araçlarından biri olmasından
yakınıyordu. Ramazan ayının yaz aylarına denk gelmesiyle bu tespitin ne
kadar doğru olduuğunu farkkettim. Şöyle ki meydandaki insan selini
camideki saflarda görmek mümkün değil. Ben de dahil hepimiz havanın
büyüsüne kapılmış durumdayız. Uhrevi bir atmosferden çok panayır
tadında, eğlencelik bir iftar ve sahur geçiriyoruz.
Hele iftar ve sahur
menülerindeki israf had safhada. Hem fiyat yönünden hem de yiyemediğimiz ve maalesef çöpe atılan yemekler yönünden.
Mükellef sofralar kuruyoruz!!! Açın halini anlamak için!!!
"Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah
israf edenleri sevmez."
(A'raf Sûresi, 31. Ayet)
ayeti geliyor aklımıza ama bir anlık sonra tekrar kaldığımız yerden devam ediyoruz, aç ile hemhal olmaya (!)
Velhasıl hiç yapılmaması gereken ayda hiç yapılmadığı kadar israf ediyoruz.
Allah affetsin ve bu çöpe attığımız nimetleri aratmasın. Amin.
Ramazanın hakkını veremeyenlerden biri de benim. Daha fazla ibadet etmemiz gerekirken kalktık mahyaları çektik. Umarım tefekkür yerine geçer :(
Hayırlı Ramazanlar :)
*O zamanlar
günler kısa olduğu için iftara yetişemeyenler için çadırlar kuruluyordu.
Kahhâr, Allah'ın ziyâdesiyle kahredici, yok edici yüce bir varlık olduğu anlamına gelir. Sonsuz kudretinin karşısında hiçbir kimsenin gücü ve kudreti olamaz. Ama serbest irâdeleriyle O'nun karşısına çıkma cüretini gösterenlere de lâyık oldukları cezâları tam olarak verecektir. Allah'ın kayıtsız üstünlüğüne sınır koyacak hiçbir varlık yoktur. Herşeye, her istediğini yapacak sûrette, gâlip ve hâkim demektir.
Coğrafya derslerinin klişe bir tanımı vardır Akdeniz İklimi ile ilgili: yazları sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçer. İşte oradaki sıcak ve kurak kelimesi var ya mayıs ayında gitmemize rağmen hakkını verdi. Sıcak sıcak sıcaktı... Ayrıca terra rossa topraklar da gerçekten kırmızıymış.
Karstik topraklar yaygın olduğu için karstik şekiller de yaygın. Zaten obruk karstik şekillerden biri. Yeraltı sularının kalkeri eritmesi ile çöküntüler oluşturmasına obruk deniyormuş.
Kız Kalesi Erdemli'nin önemli turizm merkezi olan Kızkalesi, Erdemli'ye 23, Mersin'e 60 km mesafededir. Tarihi adı Korykos'tur. 1992 yılına kadar köy iken aynı yıl içerisinde kasaba statüsüne alınmış ve belediyelik olmuştur. Vikipedi
Kız Kalesi,
Kız Kulesi'nden daha büyük ve bu sebeple kıyıya daha yakın gibi göründü
bana. Ama değilmiş:) Yunuslarla kaleye gidilebiliyormuş ama daha sezonu
başlamamış.
Aslında burdan sadece fotoğrafla ilgili şeyler paylaşacaktım. Ama o kadar çok acı var ki..
Bugün Gazze'ye, sivil insanların üzerine bombalar yağıyor. Hiçbir şey gelmiyor elimizden. Sonra Srebrenica soykırımın yıldönümü. 1995te de bir şey gelmedi elimizden. 8372 kardeşimiz sadece müslüman diye öldüler. Allah, Kahhar ismiyle zalimleri yok etsin! Amin.
Doğu Karadeniz gezimizi tamamlayıp düştük yollara. Dönüş yolunda buralara kadar geldik bir de Boztepe'ye çıkalım dedik. Böyle tepelere çıktığımda hep aynı şiir aklıma geliyor. Bu sefer İstanbul tepelerinden birinden değil Şehr-i Ordu'nun tepelerindeyiz.
Batum, Gürcistan'ın özerk cumhuriyeti Acara'nın başkenti olan Karadeniz kıyısındaki liman kenti. Nüfusu 190,000 olan Batum, önemli bir liman ve ticaret merkezi olarak hizmet vermektedir. Subtropikal bir bölgede yer almaktadır. Narenciye ve çay gibi tarımsal ürünler bakımından zengindir. Vikipedi
Batum'a geçmek için Artvin'edoğru yola çıkıyoruz. Artvin, Türkiye'nin Karadeniz Bölgesi'nin Doğu Karadeniz Bölümü'nde yer alan, Karadeniz'e kıyısı bulunan bir ildir. Gürcistan sınır kapısı, Artvin'in Sarp ilçesinde yer almaktadır. Belki komik gelecek ama sol taraf deniz olmasına rağmen gözümü sağ taraftan yani çay tarlalarından alamadım. Sadece şehir merkezlerinden geçerken (Rize-Artvin) yeşil kesintiye uğruyor. 8, 9 katlı apartmanlardan bir şey görülmüyor. Merkez bitince tekrar yeşil görüş alanımıza giriyor. Otelimizin hemen yanı başında çay fabrikası vardı. Manzara ise harikaydı. Pencereyi açtığımızda sanki bir ormanın içindeymişiz gibi sesler geliyordu.
Doğu Karadeniz gezimiz tüm hızıyla devam ediyor :)))
Rize Ayder Yaylasındayız.
Ayder 1300lü yıllarda Halalılar tarafından kurulmuştur. Rize'nin Çamlıhemşin ilçesinin 19 km güneydoğusunda yer alan 1350 m rakımda ladin ve kayın ormanlarıyla kaplı bir yayladır. Vikipedi
Kaçkar Dağlarının eteklerinde zirveye çok yakınmış gibi hissettiğimiz bir yerdeyiz. Horon vuranlar, kemençe sesleri ve tabiki inekler.. Malum yaylalar büyük hayvancılığın yapıldığı geçici yerleşim yerleri. Onların olmaması garip olurdu. Oteller, pansiyonlar hizmete açılmış misafirlerini bekliyorlar bile. Sizin anlayacağınız ve benim anladığım Karadeniz çoktan keşfedilmiş! Her ırktan insan görmek mümkün.
Yeşilin tüm tonlarını görebileceğiniz, muhteşem manzaralara sahip Karadeniz illerindeydik. Sahil şeridi boyunca bir tarafımız uçsuz bucaksız Karadeniz bir tarafımız da beşeri faktörlere rağmen yemyeşildi. Benim çıkamayacağım diklikteki yerlerde çay olması çok şaşırtıcıydı! Hele onları toplayanların olması inanılmazdı.
İlk durağımız Trabzon Şehri!
Denize nazır bir tepede bulunan Trabzon Ayasofya Cami Trabzon'daki ilk gezi noktamız. 1461'de Fatih Sultan Mehmet tarafından Trabzon fethedilmiş ama camiye 1584'te dönüştürülmüş. Trabzon fethinin sembolü olan bu cami 2013'e kadar müze olarak kullanılıyormuş. Şuanda cami olarak hizmet veriyor.